1 Mart 2016 Salı

Kuran 'ben sadece Araplar için düzenlendim'diyor

O kendini bütün kavimlere gelmiş bir kitap olarak tanımlamaz.Ben sadece Araplar için düzenlendim der.

O açıkça SADECE ARAPLARA GELDİĞİM İÇİN ARAPÇAYIM demektedir.
Kuran kendini bütün kavimlere ve bütün dillere gelmiş bir kitap olarakmı sunuyor?Yoksa sadece Arap Kavmine gelmiş bir kitap olarakmı sunuyor?Altın soru budur ve bu soru eşliğinde Kuran incelenmelidir.
Her kavme başka değil,sadece o kavmin kendi diliyle sesleniriz.O kavmin kendi içinden bir peygamber yollayarak bunu yaparız.Böylelikle onlara anlatabilir(İBRAHİM 4 KURAN)
O zaman Türk kavminede sadece Türkçe konuşan bir peygamberle,Türkçe inen bir mesajla seslenmesi şarttır.Böyle bir Tanrı Türk Kavmine de Türkçe inmeyen bir kitapla,Türk olmayan bir peygamberle seslenmek istemeyecektir. Bu ayet aşağıdaki gibi de tercüme edilebilir.Her iki tercümede aynı kapıya çıkar.
Biz bütün peygamberleri başka değil;sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmine yollarız.Böylece onlara anlatabilsin.(İBRAHİM 4 KURAN)
Görüldüğü gibi gönderilen peygamber ile gönderildiği kavmin dili,yani sorumlu tutulacak kavmin dili aynı olmalı,farklı olmamalı diyor İbrahim 4 nolu ayet. Yani hiç bir peygamber kendi dilini anlamayan yabancı kavimlere yollanmıyor.Hepsi kendi dilini anlayan kendi kavmine yollanıyor sadece.Böylece her kavim kendi dilini konuşan kendi içinden bir peygamberden mesaj dinliyor.Yabancı dilde bir mesajdan sorumlu tutulmamış oluyor. Yani her kavmin kendi dilini konuşan kendi içinden olan bir uyarıcı peygamberi olmalıdır bu ayete göre.Ve peygamberde kendi dilini anlamayan kavimler için değil,kendi dilini anlayan kendi kavmi için yollanmış oluyor. Peki Muhammed ve Kuran mesajı bu konuda istisnamıdır?Elbetteki hayır.Ayetler Kuran mesajınında bir kavim için olduğunu,bütün kavimler için olmadığını söylüyor.
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)
Görüldüğü gibi ayet Kuran bütün kavimler içindir demiyor.Bütün diller içindir demiyor. Bir kavmin dili göz önünde bulunduruluyor,bir kavmin bilmesi göz önünde tutuluyor.Bütün kavimlerin bilmesi yada bütün kavimlerin dilleri göz önünde tutulmuyor. O kendisinin düzenleniş amacı hakkında sadece Arap diline ve Arap Kavmine yönelik ifadeler kullanır. Bu ayetteki TEK KAVİM İÇİN(Lİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ) sözü tercümelerde görmezden gelinir. Ve ayetteki YA’LEMU(يَعْلَمُونَ) kelimesi BİLEN DURUMUNA GELME anlamındadır ve ayette tek kavim kelimesiyle bağlantılı kullanılmıştır. Fussilet 3 nolu ayet Meryem 97 nolu ayetle birlikte okunursa durum daha iyi anlaşılır: (Meryem suresi 97 nolu ayet Kuran bütün kavimleri uyarman içindir dememiş.Tek kavmi uyarman içindir demiş.)
Biz o Kur’ân’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN)
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)
Arapça olmasaydı o tek kavim bilemeyecekti.Bilir olma durumuna gelemeyecekti.
SİZİN anlayabilmeniz için Kuranı Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Siz derken Arapça konuşan Arap kavmini kastetttiği çok açıktır.Bu ayetin Siz Japonların anlayabilmesi için Kuranı Arapça indirdik anlamına gelmediği açıktır.Kuran açıkça kendini Araplarla sınırlıyor.Sadece Arapların anlamasını göz önünde bulunduruyor.
Senden mucize istiyorlar.Sen sadece uyarıcı bir peygambersin.Bütün kavimlerin her birinin kendi uyarıcı peygamberi(hidayetçisi) vardır(RAD 7 KURAN)
Ve her kavmin uyarıcı peygamberi de o kavmin kendi dilinde olmalıdır Kurana göre:
Biz bütün peygamberleri başka değil;sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmine yollarız.Böylece onlara anlatabilsin.(İBRAHİM 4 KURAN)
Her kavme başka değil,sadece o kavmin kendi diliyle seslenen o kavmin kendi içinden bir peygamber yollarız.Böylelikle onlara anlatabilir(İBRAHİM 4 KURAN)
Peki bu neden böyledir?Neden bir kavmin sorumlu tutulacağı mesaj o kavmin kendi dilinde inmiş olmalıdır?Çünkü her kavmin yabancı dilde inen mesaja itiraz hakkı vardır Kurana göre.Mesaj yabancı dilde inmişse bunun sakıncalı ve istenmeyen bir durum yaratacağını söyleyen bizzat Kuran’ın kendisidir.
Eğer onu Arapça bir Kuran kılmasaydık,neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
O zaman Türklerinde neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe olmayan kitap yollanırmı hiç? deme hakları vardır. Hatta Araplar bizden öncekilere inen kitaplar bize yabancıydı,okunuşları dilimize yabancıydı demesinler diye Kuran’ın indirildiğini söyleyen ayetler vardır.
“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye.(ENAM 156-kuran)”
Arap Kavmi bize kendi dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı olmadığımız kitap inmedi demesinler diye Kuranın indirildiği böylece belirtiliyor ayetlerde.Peki o zaman Türklerin de neden bize kendi dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı olmadığımız kitap inmedi deme hakları vardır.
O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Yine bütün kavimler ondan sorumludur dememiş.Bütün kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş olmalı.
Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN)
O halde Türklerin korunabilmesi için de pürüzsüz Türkçe bir kitap inmelidir. Kuran tek kavim demekle yetinmez.O tek kavmin özelliklerinide sayar. MUHAMMED’DEN ÖNCE ATALARI HİÇ UYARILMAMIŞ OLAN BİR KAVİMDİR:
Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN)
Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan o tek kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN)
Ve biz onlara senden önce bir uyarıcı/peygamber yollamadık,kitaplarda vermedik(SEBE 44 KURAN)

ARAPÇA OLANI ANLAYABİLEN,ARAPÇA OLMAYANA İTİRAZ EDEN BİR KAVİM:
Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Şimdi bu ayeti Japonlara uygulayın;ey japonlar,Kuranı anlayabilesiniz diye Arapça indirdik.
Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde inmedi derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN)
Peki ya Türkler deseki neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe inmeyen kitap olumu hiç deseler?Ayet Türklere bu itiraz hakkını tanıyor. Asla doğru çeviremiyecekleri bir özel ayet var.Nahl suresi 64.ayeti.
Kuranın bütün amacının tek kavmin sorunlarını çözmekten ibaret olduğunu söylüyor bu ayet.O sebeple Nahl 64.ayetini asla doğru çevirmeyeceklerdir.Ayetteki bütün kelemeleri aşağıda veriyorum. وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
ve mâ enzelnâ=ve biz indirmedik,aleyke el kitâbe=sana kitabı,illâ=den başka,li tubeyyine=açıklaman için,lehum=onlara,ellezî ihtelefû=ihtilafa düşmüş/düştükleri, fî-hi=ona dair/onun hakkında,ve huden=ve hidayet,ve rahmeten=ve rahmet,li kavmin=tek kavim için,yu’minûne=iman etmeleri/müminlik
Kitabı sana başka şey için değil,sadece kendi arasında ihtilaf yaşayan tek kavim için(li kavmin) uyarı,hidayet ve rahmet olarak indirdik.İman etsinler(NAHL 64 KURAN) Kuranın iniş amacının tek kavmin sorunlarını çözmekle sınırlı olduğunu açıkça söylediği için,bu ayeti asla doğru çevirmeyeceklerdir.
###########################################
KURANI EVRENSEL GÖSTERMEK İÇİN YAPILAN SAHTEKARLIKLAR:
Bütün bunları gören Molla takımı bunları örtbas etmek için çeşitli hilelere baş vurdular:Bilerek anlamından saptırılan bazı ayetlerle konuyu hasır altı etmeye çalıştılar. Şimdi onların hilelerine değinelim birazcık: 1-MEKKENİN ÇEVRESİ DEYİMİNİ BÜTÜN DÜNYAYI KAPSAYAN BİR HALE SOKMAK İSTEDİLER 2-KURANDAKİ İNSANLAR KELİMESİNİ YERYÜZÜNDEKİ BÜTÜN İNSANLAR OLARAK SUNMAYA ÇALIŞTILAR 3-KURANDAKİ ALEM KELİMESİNİ BÜTÜN YARATIKLAR ANLAMINDA KULLANMAYA ÇALIŞTILAR. Şimdi bu hilelerin ayrıntılarına bakalım:
MEKKENİN ÇEVRESİ BÜTÜN DÜNYA ANLAMINA GELİR Mİ?
Bu kutsal mubarek kitaptır.Onların ellerindekini doğrulayandır.Ana şehri(Mekke) ve çevresindekileri uyarman için indirdik(ENAM 92 KURAN)Kuranı sana Arapça indirdikki ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin(ŞURA 7 KURAN)
Şimdi bu ayetlere bakıp mekkenin çevresi bütün dünya ve bütün insanlıktır diyorlar.Bu elbetteki açık bir saptırmadır.Kuran çevre derken civarı kasteder.Yakın civarı.Bütün dünyayı kastetmez.
Pabuçlarını çıkar Musa.Çünkü Kutsal yerdesin,tuvadasın(TAHA 12 KURAN)
Ey musa bu ateş ve çevresindekiler mubarek kılındı(NEML 8 KURAN)
Eğer çevre demek bütün dünya demekse o zaman ateşin çevresindekiler kutsal kılındığına göre,bütün dünyadakiler kutsal kılındı mı diyecekler? Ateş ve çevresi kutsal olduğu için Musa papuçlarını çıkarmak zorundadır. Eğer ateşin çevresi bütün dünyaysa o zaman bütün dünya kutsal kılınmıştır ve musa dünyanın her yerinde çıplak ayakla gezmek zorunda kalacaktır.
Mescidi aksa ve çevresi mubarek kılınmıştır(İSRA 1 KURAN)
Çevre demek bütün dünya demekse o zaman;mescidin çevresi kutsal kılındı derken dünyanın her yeri kıtsal kılındı mı demiş oluyor? Görünen o ki çevreden kasıt sadece civarıdır. Yani kabenin çevresinde 7 defa dolaşmak(tavaf) bütün dünyanın etrafını 7 defa dolaşmak olmadığı gibi,mekkenin çevresi de,kudüsün çevreside,ateşin çevreside yakın çevre anlamına gelir.Civar anlamında.Bütün dünya anlamında değil. Zaten Kuran Mekkenin Çevresini ARAPÇA KONUŞANLARLA SINIRLANDIRMIŞTIR: Mollalar,mekke civarı diyen ayetlerin bütün insanlıgı kastettiğini iddia etsede,durum hiç öyle değildir.Çünkü ayetler Mekke Civarı kelimesine Arapça konuşulan civar olması gibi bir ön koşulda ekliyorlar.Eğer ARAPÇA kelimesi konulmamış olsa mollalar paçayı kurtarabilirdi.Ama ayetler açıkça Arapça bilenlerden ve Arapça konuşanlardan ibaret bir çevreden bahsediyor.Hatta Kuran ın Arapça inmesinin sebebini de MEKKE VE ÇEVRESİNDEKİLERİN ARAPÇA KONUŞANLARDAN İBARET OLMASINA BAGLIYOR
Kuranı sana Arapça indirdik ki,ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin(ŞURA 7 KURAN)
Bundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptır(AHKAF 12 KURAN)
Aslında TEK ANA KENT YOK PEK ÇOK ANA KENT VAR.Yani her kavmin bir ana kenti ve çevre kentleri var.Yahudilerin Kudüs,Arapların Mekke v.b. Bir ana kentin çevresi diğer ana kentin çevresi başlayınca sona eriyor. Ve her kavmin ana kentine ve çevresine ayrı bir peygamber gerekiyor:
Rabbin memleketlerin ana kentlerine peygamberler yollamadıkça o memleketleri helak etmez(KASAS 59 KURAN)
Sen peygamberlerden birisin.Bütün kavimlerin her biri için ayrı bir peygamber vardır(RAD 7 KURAN)
Aslında anlatılmak istenen bir kavmin her şehrine değil sadece ana kentine peygamber yollanacağıdır.Ana kente yollanan peygamberin o kavmin çevre kentlerinede yollanmış olacağıdır.
Dileseydik elbetteki her beldeye ayrı bir peygamber yollardık(FURKAN 51 KURAN)
Ama hayır bunu yapmıyoruz diyor.Bir kavmin sadece ana kentine peygamber yolluyoruz diyor. ####################
KURANDA İNSANLAR KELİMESİ BÜTÜN İNSANLIK ANLAMINA GELİYOR MU?
Deki ey insanlar topluluğu ben sizleri uyarmak için geldim(ARAF 158 KURAN)
Seni bütün gönderişimiz insanlara uyarıcı olmandır,başkası şey değil(SEBE 28 KURAN)
Bu ayetleri göstererek bakın insanlara gönderildin diyor,o zaman bütün insanlara gönderildi anlamı çıkar diyorlar. Buda bilinçli yapılan bir aldatmaca ve yanıltmadır.Çünkü Kuran insanlar yada insanlar topluluğu(Lİ EN NASİ) derken PEYGAMBERİN KAVMİNDEN OLAN İNSANLARI kastetediyor.Yani İNSANLAR derken BİR KAVMİN İNSANLARI kastediliyor.
Musa asayla taşa vurunca sular fışkırdı ve bütün insanlar(kulli en nasi) o sudan içtiler(BAKARA 60 KURAN)

Şimdi bütün insanların o suyu içmesi ne anlama geliyor?Çinden Brezilyaya kadar bütün insanlar mı?Yoksa sadece Musa nın kavminden olan bütün insanlar mı? Açıkça bütün insanlar diyerek tek kavmin bütün insanları kastediliyor.Musa kavminden olan bütün insanlar.Aynı şey muhammed içinde geçerlidir.Kuran insanlara gönderdik derken Muhammedin kavminden olan insanları kastediyor.
Allah dedi ey Musa;seni bütün insanların başı olarak seçtim.Gönderdiklerimle ve sözlerimle(ARAF 144 KURAN)
Şimdi ne diyelim?Musa bütün yeryüzü insanlarının başınamı getirildi?Elbetteki hayır.Yine bütün insanlardan kasıt Musa kavminden olan insanların tamamıdır. Aynı şekilde Muhammedi insanlara yolladık derkende;kendi kavminden olan bütün insanlara gönderdik demiş oluyor. Bütün kavimlerin bütün insanlarına değil.Nasılki Musa sadece kendi kavmi olan insanlara gelmişse,Muhammed de sadece lisanı Arapça olan insanlara gelmiştir:
Bundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptır(AHKAF 12 KURAN)
Musa nın kitabı Arapça olmadığı için,Araplar ondan sorumlu değiller. Zaten Kuran anlayışında bir peygamber milyonlarca kişiye gönderilmez.
Onu(Yunus’u), yüz bin yahut daha fazla kişiye peygamber olarak gönderdik.(SAFFAT 147 KURAN)###########################
ALEM(BİLEN) KELİMESİNİN SAPTIRILMASI VE İSTİSMARI:
Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne)
Merhametimizle seni alemlerden başkasına göndermedik(ENBİYA 107 KURAN)
Tefsirin babası denilen en eski ve en büyük tefsirci sayılan İBN-İ ABBAS,alem kelimesinin sadece şuurlanmış olanları kapsadığını söylemiştir.Bir kavim yada bir zümre içindeki şuurlanmışları.Yani günümüz tabiri ile aydınları,cahil olmayanları. http://tr.wikipedia.org/wiki/Abdullah_bin_Abbas
İbni Abbas Ankebut Suresi 15 nolu ayetini ve Kamer Suresi 15 nolu ayetini referans göstermiştir buna. O ayetlerde;geminin alemlerin düşünmesi ve ibret alması için geriye bırakıldığı söyleniyor.Gerekli ibreti almak sadece aklını iyi kullananlara özel olduğu için,alemler ibret alır demek aklını iyi kullananlar ibret alır demektir.Yani alem ile aklını iyi kullanan aynı anlamdadır.Zira akılsızlar ve cahiller ibret alamayacağı için cahiller alem(ibret alan akıllılar) sayılamazlar. Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil âlemîn(âlemîne)
Gemiyi bilenlerin(alemine) ibret alması için geriye bıraktık(ANKEBUT 15 KURAN)
Onu bir işaret olarak geride bıraktık.Düşünüp ibret alınsın diye(KAMER 15 KURAN)
İlk ayet alemler ibret alsın diyor.İkinci ayet düşünüp ibret alınsın diyor.Yani alem demek düşünüp ibret alan demektir. Bu çok yerinde bir çıkarımdır.Alemler ibret almalıdır(KAMER 15) denildiğine göre,şuursuzlar ibret alamayacağına göre:demek ki alem demek şuurlu olan demektir. Zaten ilginç olan,tercümanların diğer ayetlerde ALEM kelimesini Türkçeye çevirmeleri ve BİLEN anlamında çeviriye almalarıdır.Ama enbiya suresinde nedense ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmemişler ve olduğu gibi Arapça bırakmışlar.Neden?Bu size hiç ilginç gelmiyormu? Örneğin Yusuf suresi 77 nolu ayette ALEM kelimesini BİLEN(ALEMU) olarak çevirmişler.Ama enbiya suresinde olduğu gibi Arapça bırakmışlar.
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
a’lemu : iyice bilir/bilmektedir(YUSUF 77 KURAN)
Ve Allah iyice bilmektedir(YUSUF 77 KURAN)
Mollaların yaklaşım bütünlüğü yoktur.Yani bir yerde ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmişler ama başka yerde ALEM kelimesini olduğu gibi Arapça bırakmışlar.Bu bir çelişkidir ve her çelişki bir operasyondur.Örtbas etme operasyonu. O halde ayeti yeniden yazalım: Seni merhametimizle BİLENLERDEN(ALEMU) başkasına yollamadık(ENBİYA 107 KURAN)
Yani BİR KAVMİN BİLENLERİNE YOLLADIK anlamındadır bu ayet. Kuran da ALEMU(BİLMEK) fiilide tek kavimle ilişkilendirilmiştir zaten:
Bunda bir kavmin bilmesi(YA-ALEMUNE) için ayetler vardır(NEML 52 KURAN)
Sıkıysa bu ayetteki alem kelimesinide olduğu gibi Arapça bıraksınlarda görelim boylarını.O zaman şu anlama gelir ayet:SİZ ÇOK ALEM BİR KAVİMSİNİZ Şu müslüman tercümanlar gerçektende alem adamlar [Smile]
Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için (FUSSİLET 3 KURAN)
Bir kavmin bilmesi için yada bir kavmin bilenlerine(ya alemune) diyor açıkça. Alem kelimesindede kavmi aşan bir şey yok yani.Bir kavmin alem/bilen olması için Arapçadır. Burada bir ayetle itiraz ediyor müslümanlar.Kuran sizden her kime ulaşırsam onu uyarayım diye indirildi anlamındaki bir ayeti öne sürüyorlar.Yani ENAM 19 nolu ayeti.
De ki: ‘Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?.’ De ki: ‘Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu KURAN SİZDEN HER KİME ULAŞIRSAM,KİME ERİŞİRSEM onu uyarmam için bana vahyolundu.Allah’la birlikte başka ilahların bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?.’ ‘Ben buna şahitlik etmem’ de. ‘O, ancak tek bir ilahtır ve ben sizin eş koştuklarınızdan uzağım’ de.(ENAM 19 KURAN)
Burada SİZDEN her kime ulaşırsam diyor.SİZ diyerek kimi kastediyor?Kendi kavminden olan herkesi mi?Yoksa bütün kavimlerden olan bütün herkesi mi? Tabi ki kendi dilini anlayan kendi kavminden olan herkesi kastediyor siz derken.
SİZİN anlayabilmeniz için Kuranı Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN)
Siz derken Arapça konuşan Arap kavmini kastetttiği çok açıktır.Bu ayetin Siz Japonların anlayabilmesi için Kuranı Arapça indirdik anlamına gelmediği açıktır.Siz derken Arapça konuşan Arap Kavmiyle sınırlı bir kitlanin kastedildiğini buradan kolayca anlayabiliriz. Siz diyerek bir kavmi kastettiği,Arap Kavmini kastettiği çok açıktır.
Eğer SİZ (savaşa) çıkmazsanız, (Allah) SİZİ pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize SİZDEN başka BİR KAVİM getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir. (Tevbe 39-KURAN)
“Eğer SİZ yüz çevirirseniz şüphesiz ki benimle size gönderileni SİZE bildirdim. Rabbim dilerse SİZDEN başka bir KAVMİ yerinize getirir de O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her şeyi gözetendir.” (Hud 57-KURAN)
Kitap bu konuda oldukça net ve açık konuşmaktadır.
https://www.youtube.com/watch?v=58kOT74SPMc